Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
7.cilt
1682. İbni Ömer radıyallâhu anhümâ'dan rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: "Bu sûretleri (resim ve heykelleri) yapanlar, kıyamet günü, ‘bu yaptıklarınıza can verin, haydi!’ diye azâb edileceklerdir." Buhârî, Büyû' 40, Bedü'l-halk 7, Nikâh 76, Libâs 89, 92 95, Tevhîd 56; Müslim,
Düşünce ve dil, sanatçı için sanatın araçlarıdır. Kötülük ve iyilik, sanatçı için sanatın ham maddesidir.
Reklam
Her şey dildedir. Dil, insan dediğimiz duygu ve düşünce kaosunun vuzuh noktasıdır. Bir onda var oluruz, onunla şekil alırız.
Sayfa 147 - Dergah Yayınları
Turancılık
Turancılık, Türkiye'de 60 yıldan beri tartışılan bir konudur. Zaman zaman Türklerle akraba milletleri de içine alan bir sistem halinde düşünülmekle beraber bugün Turancılık deyince Türkiye'de anlaşılan şey tarihi mirasları da dahil olduğu halde bütün Türklere tek devlet halinde birleştirmek ülküsüdür ve her Ülkü gibi nesillere bakan kan
Ötüken NeşriyatKitabı okudu
"Hegel felsefesinin bir özelliğini daha belirtmeliyim."
"Romantiklerin bireyci olduğunu söylemiştik hatırlarsan." "İçimize açılan o gizemli yol..." "İşte bu Bireycilik Hegel felsefesinde kendi antitezini, 'yadsınmasını bulur. Hegel 'nesnel güçler' dediği şeye büyük bir ağırlık tanımıştır. Bununla aile ve devleti kastetmektedir. Bireyi tamamen unutmuş olduğu da söylenemez; her şeyden önce toplumun organik bir parçası olarak görür onu. Akıl ya da dünya tini Hegel'e göre öncelikle insanlar arası ilişkilerde belirir." "Açıkla bunu!" "Akıl önce dilde gösterir kendini. Dil de içine doğduğumuz bir şeydir. Norveç dilinin Bay Hansen'e ihtiyacı yoktur, ama Norveç dili olmadan Bay Hansen yaşayamaz. Dili yaratan tek bir birey değildir, tersine, dil bireyi yaratır." "Evet, böyle diyebiliriz."
Sayfa 418 - Pan
Alman filozof Heidegger'in dil hakkında derin ve manalı bir sözü vardır: “Dil insanın evidir.” Her millet dilini kendi ihtiyaçlarına; kültür, medeniyet seviyesine, zevkine göre oluşturur. Dil tıpkı bir ev gibi bir milletin duygu, düşünce ve hayatının barınağı, korunağıdır. İnsan, barınak ve korunağını kaybederse hatta bizim gibi kendi eliyle yıkarsa korumasız kalır, zayıflar, yok olur can dostum! Nitekim tarih göstermiştir ki, bir milletin kurmuş olduğu devlet yıkılabilir, oturduğu vatan elinden alınabilir, fakat eğer dili yaşıyorsa o millet dağılmamıştır, kaybolmamıştır, ayaktadır. Zira dil, fertlerin “milli şuuru, milli hafızası'dır. Hafızasını, meşruluğunu kaybetmiş bir insan evinde, çocuklarının arasında da olsa, manen ölmüş demektir. Ferdi yaşatan kendi şuuru olduğu gibi, milleti ayakta tutan da milli şuuru demek olan milli dildir. O yüzden milletin bütünlüğü üzerine titreyenler milli dil üzerine de titrerler.
Reklam
"Dillerin mekanizması, kelimelerin telaffuzundan daha az keyfî ve daha fazla kurala bağlı olduğundan, biz burada dillerin birbirlerine olan yakınlıklarını belirleme konusunda mükemmel bir kıstas buluyoruz, işte bu nedenle, dilin büyük usulleri olan türetme, bileşim, bükümü aynı biçimde uygulayan iki dil bulduğumuzda, birinin diğerinden tûrediği veya her ikisinin birden aynı ilkel dilin lehçeleri olduğu sonucuna varabiliriz."¹²⁶ ¹²⁶Lord Monboddo, Ancient metaphysics, s. 326, c. IV
Sayfa 333 - Les mots et les choses : Une archéologie des sciences humaines. İmge Kitabevi Yayınları, İkinci Baskı Ekim 2001, ISBN: 975-533-075-5]Kitabı okuyor
Her ikisi arasında, düşünme ve şiir arasında, gizli bir akrabalık hüküm sürer, çünkü her ikisi de kendilerini dilin hizmetinde dil için kullandırır ve harcatırlar. Ama aynı zamanda her ikisi arasında bir uçurum vardır, zira onlar "en ayrı dağlarda otururlar".
Önsözden..
"Düşünce ve dil, sanatçı açısından sanatın enstrümanlarıdır. Kötülük ve erdem, sanatçı açısından sanatsal malzemelerdir."
Sayfa 2 - TÜRKİYE İŞ BANKASI KÜLTÜR YAYINLARIKitabı okuyor
Alper şaşkın ve meraklı gözlerle bir Atatürk müzesini andıran salonu incelerken, Sedef, anneannesinin boynuna bir sarılıyor bir geri çekilip bir şeyler söylüyor sonra bir daha sarılıyordu. "Getirdim günahlı çikolatalarını..." "Hay yaşa!" dedi tiz bir sesle Mehtap Hanım. Alper, çeşitli gazetelerin o daha küçük bir çocukken verdiği, bir kısmına kendi evlerinden de aşina olduğu Atatürk posterlerine, fotoğraflarına, dolaplı kanepenin ortasındaki kitaplığa yerleştirilmiş Nutuklara, Atatürk konulu kitaplara baktı bir süre. "Bu da bunların kutsal kitabı, alıp evine koyanı çok, okuyanı, okusa da anlayanı az..." diye bir düşünce geçti aklından. Bakışları salonda dolaşmaya devam etti. Mehtap Hanım'ın ilk gençliğinden ileriki yaşlarına uzanan, kadının yaşamının özeti niteliğinde, çoğu siyah-beyaz fotoğrafa bakıyordu şimdi. Fotoğraflar Alper'e, Mehtap Hanım'ın yüzündeki derin çizgilerin herkesin unuttuğu bir geçmiş zaman dili olduğunu, kadının gözlerindeki dalgınlığa gömülü anıların ancak bu dil çözülürse ifşa edilebileceğini düşündürdü. "Kimse bir günde bu hale gelmiyor," diye geçti aklından, "biz de böyle olacağız."
Sayfa 194 - Sözler: Sakla bizi Üsküdar, Marmara sahilleriKitabı okudu
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.